21 Aralık 2017 Perşembe

Ahmet Örken'den Şaşırt(may)an Karar



Türkiye’nin bir spor politikası yok. Beni ilgilendiren bir çok konuda herhangi tutarlı ve uzun erimli siyaseti zaten yok ama, spor politikası hiç olmadı. Tüm hayatımca en büyük tutkum bu olduğu için de T.C’nin spor ve spor eğitimi politika eksikliği her gün ruhumu ızdıraplara gark eden bir şey. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın onlarca kez tekrarladığım sözü uyarınca, Türkiye maalesef evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânı vermediği için de, dönüp dolaşıp, yine memleketimizin yönetim şeklinden veya yönetilememe halinden konuşup, şikayet edip, kahretmek durumunda kalıyoruz. Her gün, kayayı dağın tepesine taşıyıp aşağıya düşüşünü seyreden, isyan eden, kahrolan ama ertesi gün aynı kayayı yine yüklenen Sisifos’un çilesini bizim insanımız kadar iyi anlayan ve hisseden az ulus vardır. 

Ahmet Örken’in durumu da bu psikolojiyi bir kez daha tetikleyen -tetikleyen yanlış oldu- yüzeye çıkarıp gözüme sokan olgulardan biri oldu. Bisiklet sporu, çok çok ağır bir spor olması nedeniyle tarih boyunca hep  şanssız, ayrıcalıksız, gelir açısından çok kısıtlı, başka fırsatları önünde göremeyen fakir ailelerin çocuklarını bulup çıkarmış; yıldızlarını ve büyük şampiyonlarını ezici bir çoğunlukla sosyal skalanın altından derlemiş bir spordur. Fransa Turu’nu ilk kazanan Maurice Garin göçmen bir baca temizleyicisi, Fausto Coppi kasap çırağı, Gino Bartali çiftçi çocuğu, Lance Armstrong babasız büyümüş bir sekreterin oğluydular. Bu yönüyle Örken'in durumu da şablona gayet güzel uyuyor. Ahmet Konya’nın Çumra ilçesinin Fethiye köyünde, babasız büyümüş, çok fakir bir ailenin çocuğu. 13-14 yaşlarında bisiklete başlamış, yetenekli olduğu ortaya çıkınca devam etmiş. Bir röportajında şöyle diyor: “Bu sporun bana ve aileme sağlayabileceği olanakları öğrendiğimde, bisiklete 4 koldan sarıldım*”. 

Yaş gruplarında Türkiye ve Balkan şampiyonlukları yaşadıktan sonra 2010 yılında federasyon ve bakanlığın projesiyle UCI Eğitim Merkezi’nde ve ardından Mallorca’da antrenmanlarını sürdürdü. Bunun sonunda Avrupa Junior Pist Bisiklet Şampiyonasında omnium dalında altın madalya kazandı, daha sonraki Dünya Şampiyonası’nda ise 5. oldu. 18 yaşında, sadece bir buçuk yıl çalışarak bu düzeyde başarı elde edebilen büyük bir yeteneği vardı. Velodromu olmayan ülkenin pist şampiyonu oldu. 


Sonra pist bisikleti projesi bitti. Neden? Yazılmayan, hep anlatılan bir sürü hikaye var. Anafikri, biri diğerinin başarısını çekemedi, diğeri egosuna hakim olamadı, öbürü de bütçeyi başka şeylere harcadı. Hep böyledir zaten. Türkiye’de devletin kontrolündeki herhangi bir spor projesinin, hiç sapmadan 10 sene sürdüğüne tanık oldunuz mu hiç? Ben olmadım ve ömrümün 54. yılında artık ölene kadar da böyle bir şey göremeyeceğimi kabullenmiş durumdayım. 

Ahmet Örken,  Konya Torku’da yol yarışçısı oldu. Yol disiplininde yanılmıyorsam iki kez ülke birincisi oldu, son dört senedir de zamana karşı Türkiye şampiyonu. Daha çok sprinter olarak çalışıyor. Bu sene Quinghai Lake gibi manyak irtifalarda koşulan bir turda 2 etap kazandı. Bisikletçilerin 20'li yaşların ikinci yarısında ve 30’larının başında fizyolojik olarak zirveye ulaştıklarını hatırlarsak belki sprinter olarak yıldızlaşamayacak olsa da bir çok farklı rolde en az 10 sene üst düzey bir profesyonel kariyer sürdürebilir. 2 sene önce Nippo Vini Fantini’nin teklifini kabul etmemiş olsa da, bu sene artık yuvadan uçma zamanı gelmişti. Sonunda Pro-Kıta kategoriye yeni çıkan, devlet destekli, hafif propaganda amacı taşıdığı su götürmez Israel Cycling Academy (ICA) ile anlaştı. Konya gibi muhafazakar bir çevreden olduğu için bu karar ilginç gelmişti. Röportajda bunu soran gazeteciye etrafının tepkisini şöyle anlatıyordu Ahmet yaklaşık 2 ay önce:  (…)  Çevremden aldığım tepkilerin tamamına yakını olumluydu. Benim gelişimim açısından çok önemli olduğunu bildikleri için beni tebrik ettiler ve destekledikler. Sporla iç içe olan insanlar zaten bu tip olaylarla siyasetin, politikanın hiçbir alakası olmadığını bilir. Spor evrensel bir olgudur; insanları, ulusları, barış çerçevesinde bir araya getirmek temel amaçtır.  Açıkçası kararı alırken de, kariyerim dışında bir şey düşünmedim. (…)** 

Ahmet Örken ICA ile 2 yıllık kontrat imzaladı. Takımın Ahmet’i sportif nedenlerle istediği mutlak ama elbette müslüman bir sporcunun kadroda yer almasının yaratacağı olumlu propagandanın da itici etkisi tartışılmaz. Sonuçta sporcularını “barış elçisi” olarak sunan ve 2 gün önce formasına “barış güvercini” ekleyen devlet destekli bir takımdan bahsediyoruz. Takımın Avrupa merkezi İspanya’nın Girona kentinde. Ahmet yılın çoğunu İspanya’da ve yarışlarda geçirecekti. Yabancı dil bilgisi kısıtlı olduğu için bu nokta açıkçası beni düşündürmüştü. Türkiye’de yetişip yurtdışında kariyerini başarıyla sürdüren Türk sporcusu sayısı denizde kum değil. Örken’in en büyük yardımcısı ise eski Torku menejeri, ICA’da sportif direktör olarak çalışmaya başlayan Lionel Marie olacaktı. Marie hem yeni çalışma metotları hem de kişiliğiyle, Torku’nun başında geçirdiği bir sezonda çok sevilmişti. Gerisi de Ahmet’in zeka, çalışkanlık ve sebatına kalacaktı. 




İsrail 1949 yılından beri Kudüs’ü başkent olarak kabul ediyor, Dünya ise bu tek taraflı kararı yaklaşık 70 yıldır sallamıyor, büyükelçiliklerini Tel Aviv’de tutuyorlar. ABD Başkanı Donald Trump Aralık ayında ülkesinin Kudüs’ü başkent olarak kabul edeceğini açıklayınca büyük bir tepki doğdu. Türkiye’de de, başta politikacılar olmak üzere ciddi bir reaksiyon gelişti. Gösteriler, nümayişler büyüdü. Ve sonunda Ahmet çevresinin de talebiyle ICA’dan ayrıldı. Takım bu akşam yaptığı bir açıklamayla Ahmet Örken’in kontratını feshettiğini açıkladı. Ahmet yarın pazartesi Sakarya Büyükşehir Belediyesi-Salcano Bisiklet Takımı’yla anlaşma imzalayacak.

 Olay bu… Ama yazıyı burada kesmem mümkün değil. Bundan sonrası sadece ve sadece kendi düşüncelerim.

1. İnançlı bir müslüman olduğunu tahmin ettiğim Ahmet Örken tüm çevresinin desteğini alarak ve politikadan uzak duracağını açıklayarak ICA’ya transfer olmuştu. 

2. İsrail Kudüs’ü 1949 yılından beri başkent kabul ediyor. Ahmet iki ay önce takımla anlaşma imzalarken de durum böyleydi, bugün de böyle. ABD’nin garip başkanının kararıyla Ahmet’in takımdan ayrılmasına giden süreç arasında doğrudan bir ilişki kuramıyorum. ICA bir Amerikan takımı olsaydı anlardım ama değil.

3. Türkiye dış politikası evvelsi gün Yunanistan, dün Rusya ve Suriye, bugün İsrail ve ABD’yle takışmalı. Yarın kimle dost, kimle düşman olacağımız meçhul. Hal böyleyken, iş hayatına (Ahmet Örken profesyonel bir sporcudur) dış ilişkilerin bu derece etkili olmasına izin vermek kariyere çok etki eder.

4. Transfer kararı alırken sadece kariyerini düşündüğünü açıklayan Ahmet Örken takımdan ayrılırken kariyerini değil başka şeyleri düşünmüş olmalı. O zaman da spor hayatına politikanın girmesine izin vermiş oldu. 

5.  Aldığım bazı duyumlar Ahmet’in “annesinin ısrarı ile” bu kararı aldığını belirttiği yönünde. Ahmet’in yaşındayken annemle ettiğim bir kavgada ona “Üstümde hiçbir yaptırım gücün yok!” diye bağırmıştım. Ferihacığım’ın bu sözümden yıkıldığını görünce de “İstemediğim ama talep ettiğin şeyleri sadece seni sevdiğim için yapabilirim” demiştim. Eğer Ahmet Örken, annesi ısrar ettiği için ICA’dan ayrılmışsa diyecek hiçbir şeyim kalmaz. Zaman zaman, ana baba için, yanlış olduğu bilinse de bazı şeyler yapılır. Öyledir. Borcu ödemenin bir yoludur bu ve başkasına sadece susmak düşer.

6. Ama eğer Ahmet politik bir kaygı/saik/beklenti ile bu kararı almışsa hayatının en büyük hatasını yapmıştır. Spora politika sokmuş olur ve bu tip hesaplar döner gelir adamı kıçından ısırır. Ona Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nde hayırlı başarılar diler geçerim. 

Durum böyle… Uluslararası arenaya çıkacak, belki Giro’da yarışacak ilk Türk bisikletçisini göremeyecek olmamın hayalkırıklığını yazıya yansıtmamaya çalıştım. Pek başardığımı sanmıyorum. 









** a.g.e.

17 Ekim 2017 Salı

Chicago Bears Playoff Şans Analizi - 2017 Edisyonu

Chicago Bears için 2017 sezonu çok kötü başladı. 3 senelik 45 milyon dolars kontratlı, yaşça büyük tecrübece küçük, ama diğer yandan Ryan Pace'in kendisine çok inandığı QB Mike Glennon'dan cacık olmayacağı 4.hafta itibariyle itiraf edildi.

Top fırlatma departmanında durum böyleyken top tutma departmanında 2015 draftında uğruna 1. tur 7. sıra feda edilen WR Kevin White'ın üstüste üçüncü sezonunda da sakatlık sebebiyle top oynamayacağı anlaşıldı. Üstüne geçen sezon çaktırmadan iyi performans gösteren WR Cameron Meredith ile tecrübeli WR Markus Wheaton'ı da sakatlıkları gelince topu tutacak pek adam da kalmadı.

Savunmada ise anahtar oyuncular LB Jerrell Freeman, Nick Kwiatkoski ve John Timu ile DE Willie Young da sakatlıklara kurban gidince iyice eksik kaldık ve sezona 1-3 ile başladık.
Kevin White maç sırasında

Beşinci maçta Glennon'un yerine, uğruna draftta 1 sıra öne geçmek için takas yapılan çaylak QB Mitch Trubisky biraz erken ama yine de gerekli kararla ilk onbire alındı. İlk maçında mucize olmadı ve 25 pasın 12'sini tamamlayıp 128 yarda elde edip, kötü bir INT yapınca Minnesota Vikings'e yenilindi ve 1-4'e gelindi. Gruptaki Minnesota da, Detroit de iyiydi de, ezeli rakip Green Bay Packers QB Aaron Rodgers önderliğinde dolu dizgin gidiyordu. Artık sonuçtan ziyade oyuncu gelişimi aşamasına gelinmiş gibiydi.
Aaron Rodgers yine bir mucizeye imza atmış, seviniyor

Ama geçen hafta, bu sefer Green Bay'e yaramayan bir mucize oldu. Bears güçlü Baltimore Ravens'ı yeniverdi. Aynı anlarda QB Aaron Rodgers sakatlanarak sezonu kapattı. Biz de elimize kağıdı, kalemi, hesap makinesini aldık ve Excel'i açıp hesap kitaba koyulduk. Vardığım sonuca göre playoff şansımız mevcut. Hele kalan maçlara bir bakalım:

* grup içi maç + galip gelinesi maç

Bir sürpriz olmazsa Green Bay'in bundan sonra zorlanacağını varsayabiliriz. Detroit'in de sezon sonu çöküşleri mevcuttur. O halde baş rakip olarak Minnesota Vikings'i mihenk taşı kabul etmek doğru olur. Arada 2 maç fark var, buradan başlayalım.

4 takımın da rakipleri hemen hemen aynı; hem diğer konferanstan eşleştikleri AFC North takımları olarak, hem de birbirleri ile oynayacaklarından. O yüzden -Bears'ın da bundan sonra daha motive oynayacağını varsayarak- kalan maçlarda üç aşağı beş yukarı benzer sonuçları alacaklarını varsayabiliriz.

0-6'lık Cleveland Browns ile herkes oynayacak, Bears ise ekstradan yine 0-6'lık San Francisco 49ers ile oynayacak. Bu açıdan Bears'a ekstra bir galibiyet yazabiliriz. Kaldı 1 maç fark. Green Bay'in kalan maçlarda başarısız olacağını varsayarak, Vikings ile Bears 1 maç daha oynayacak, ama Lions 2 kere daha Packers karşısına çıkacak. Burada Detroit Lions hanesine 1 maç ekleriz ve Vikings'i yakalar.
Fumble

Chicago Bears Detroit ile 2 kere oynayacak. 4 sonraki maç playoff umutları açısından belirleyici olacaktır. Bears'ın her türlü Detroit'i yenmesi lazım. Bunu cebe atalım, geriye kalıyor Minnesota. Vikingler diğerlerinden farklı olarak bu senenin iyi takımı Los Angeles Rams ile oynayacak. O maçı da kayıp hanesine yazarsak galibiyetler eşitlenir. 16. maçta Minnesota'da oynanacak maçta Bears Vikings'i yenebilirse playoff'a gider.

10 Ekim 2017 Salı

Türkiye Turu 2017 - Öngörme

Türkiye turu, uzun adıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu bu sene yeni yükseldiği World Tour statüsüyle (en yüksek statüdeki yarış demek) ilk defa koşulacak. İyi haberi söyledim, şimdi kötüsüne geleyim: Turumuza sadece 4 tane WorldTour, yani en üst ligden takım katılıyor.


Bunun bir sebebi UCI'nin World Tour takvimini genişletmesiyle katılım kurallarını esnetmesidir. Çünkü eskiden 18 World Tour, yani diğer ifadeyle birinci lig takımının tüm World Tour diye sınıflandırılmış yarışlara katılması zorunluyken, şimdi belli kotalar dahilinde bu yarışlardan kaçabiliyorlar.

Ama diğer yandan takımların neredeyse hepsinin kaçması sadece kurallar ile açıklanamaz. İkna faaliyetleri daha iyi yapılabilirdi. Yarış orijinal yeri olan Nisan ayından Ekim'e güç bela çekilmesine rağmen son haftalara kadar parkur ve hatta yarışın yapılıp yapılamayacağı bile belli değildi. Bisiklet takımları ve bisikletçiler önlerini görmek isterler.

Tatsız konuları bitirip yarışa geçelim. Takım kadroları resmen belli oldu artık. 6 etap var ve sadece 4. etap olan Marmaris-Selçuk etabı genel klasmanı etkileme potansiyelinde gözüküyor. Meryem ana yolundan geçerek Efes harabelerinde 2. derece yokuşla bitecek etap hem turistik hem de sportif olarak anlamlı olacaktır.
Marmaris-Selçuk etabı. Gayet uzun ve zorlu bir etap

Diğer etaplar sprint gösterse de, hem pelotonun sadece 13 takım ve 104 bisikletçiden oluşması, hem de bu takımların çoğunun öyle çok da güçlü olmaması sebebiyle kaçışa müsait olduğu söylenebilir. Zaten eskiden gelen Mark Cavendish, Andre Greipel gibi  dominant sprinterler bu turda mevcut olmadığından takımların da böyle düşündüğü söylenebilir. İyi haber: Her etap sıkıcı sprint etabı olmak yerine gayet heyecanlı ve başarılı kaçışlara sahne olma potansiyeline sahip. Ama yine de genel klasman anlamında 4. etabın yokuşları kaçışlardan elde edilecek zaman farklarını anlamsız kılacak kadar çok olacaktır.



World Tour takımlarından Astana'da Andrey Zeits ile Jasper Hansen genel klasman kovalayacaklardır. Takımda dominant bir sprinter yok, etaplar için Sergei Chernetckii mevcut. Normal etaplarda Astana'yı pelotonu çekerken göremeyebiliriz.

Andrey Zeits 2011 ToT'de kazandığı etabın kaçışında

Bora-Hansgrohe'de sprinterler Sam Bennett ile Matteo Pellucci mevcut. Bu sene pek az yarışan Leopold König'i genel klasman için izlemek lazım ama sprinter yatırımı dolayısıyla normal etaplarda bu takımı pelotonu çekerken göreceğiz.

Trek Segafredo'da genel klasman için tırmanış gücüyle Jarlinson Pantano favori ve bu sefer Contador'u çekmesi gerekmiyor. Edward Theuns ve takımın geri kalanıyla etap kovalayacaklardır. Onları da pelotonun önünde değil, kaçışlarda göreceğiz.

Pantano Vuelta 19.etabında Contador'u çekerken. Etabı da 2. bitirdi.

UAE Team Emirates'de ise genel klasmanda John Darwin Atapuma ile kadroya son gün eklenen Przemyslaw Niemiec iddialı olabilirler. Puncheur Diego Ulissi gayet formda, hem etaplarda hem de genel klasmanda iddialı ve formda.

Diğer takımlara baktığımızda genel klasman için Caja Rural-Seguros RGA takımından 37 yaşındaki David Arroyo var. Geçen sene turumuzu genel klasmanda ikinci bitirmişti.

Gazprom RusVelo takımı Sergey Firsanov ile genel klasman kovalarken Sergey Lagutin ile etap çalmaya çalışacaktır.

Wilier Triestina - Selle Italia takımı Ilia Kosheyov ile genel klasman derecesi yapmak isterken Manuel Belletti ile etap kovalayacak. Bu sezon iyi dereceleriyle dikkat çeken 21 yaşındaki Daniel Felipe Martinez'den de sürpriz beklenebilir.

Son olarak özel izinle tura katılan Türkiye milli takımında (Torku Şekerspor'un klasmanı bir World Tour yarışına katılabilecek kadar yüksek değil) sprintler için Ahmet Örken'i, genel klasman için de Nazım Bakırcı'yı izleyebiliriz.

Ahmet Örken'in bu sahneyi yaşatması dileğiyle


23 Eylül 2017 Cumartesi

2017 UCI Elit Erkekler Yol Yarışı Dünya Şampiyonası

24 Eylül Pazar günü yol bisikletinde Dünya Şampiyonası yarışı yapılacak. Bu yarış bisiklet sezonu nihayetlenmeden önce yapılan son önemli yarıştır. En ayırıcı özelliği ise, alışageldiğimiz Sky, BMC gibi takımlar değil, milli takımların yarışmasıdır. Dolayısıyla daha yurtsever bir havası vardır, sezon boyu birbiriyle kıyasıya rekabet halinde olan iki bisikletçi birden takım arkadaşı olabilir. Dolayısıyla atmosfer sezonun genelinden biraz değişiktir. Bu yarışı kazanan bisikletçi sonraki tüm sezon boyunca katıldığı yarışlarda gayet prestijli gökkuşağı renkli mayoyu giyme hakkına sahip olur.

Peter Sagan, 2 sezondur gökkuşağı mayonun sahibi


Bu yarışa UCI sıralamasında ilk 10 ülke 9 kişilik, 11-20 arasındaki 10 ülke 6 kişilik, 21-30 arasındaki 10 ülke 3 kişilik, bir sürü başka ülke de birer kişilik takımlarla katılır. Türkiye'nin de bu yarışta 1 kişilik hakkı olmasına rağmen bu sene bu hakkı kullanmamayı tercih etmiştir.

Bu seneki yarış Norveç'in Bergen şehrinde 276 kilometrelik bir parkurda koşulacak. Dünya şampiyonası yarışları genelde tek günlük klasik yarışlarına benzer. Bu parkurda ise cobblestone veya bariz bir çapraz rüzgar tehlikesi yok ama parkur çok uzun, Norveç soğuk ve yarış günü yağmur ihtimali var. Bu da fiziksel olarak zorlu bir yarış olacağını gösteriyor. Ayrıca yarışın bitimine 10 km kala geçilecek kısa ve sert tırmanış da puncheur türü sporculara belli bir şans verecek. Esas elit erkekler yarışından önce koşulan kadınlar ve 23 yaş altı yarışlarında gördüğümüz kadarıyla son tırmanış sonrası iniş ve devam eden kısımları hem bol dönemeçli, hem de inişli çıkışlı olduğundan bir grubun ahenkle takibini zorlaştırıyor.

Parkurun son 19.1 km profili, zurnanın zırt diyeceği nokta Salmon Hill
 Bundan önce Norveç'de dünya şampiyonası 1993 yılında yapılmış ve yarışı Lance Armstrong adında 21 yaşındaki bir genç kazanmıştı.

Yarışta Nelere Dikkat Edelim

Önce takımlara ve bisikletçilere girmeden genel şablon üzerinde konuşalım. Bu yarışı kazanmanın iki yolu var: Sprint veya yarışın bitimine yakın yapılacak geç kaçış ile.

Mesafe olarak uzun bir yarış olduğundan pür sprinterlere pek uygun bir yarış değil. Çünkü yarışın doğası gereği çok iyi kadrolar mevcut ve yarışın tamamı nefes nefese kaçışlar ve takipler ile geçecek. Öyle bir senaryoda pür sprinteri bir takımın 276 km boyunca taşıması çok zor. Ayrıca takım tamamen bir sprinteri taşımak üzerine kurulursa bu sefer bu sprinterin başına birşey geldiğinde elde pek seçenek de kalmayacağından pek tercih edilen bir takım kompozisyonu olamıyor.  Bu sebeplerden dolayı daha dayanıklı ama azıcık daha yavaş sprinterlere uygun.

Sprint dışındaki kazanma seçeneği kaçmak. Ana gruptan veya daha küçük bir kaçış grubundan tekli veya birkaç kişilik kaçışlar gerçekleşir, bu kaçışlar büyük ihtimalle yarışın bitimine az kala yapılan "geç kaçış" biçiminde olur. Üstelik bu yarışta bitişe az kala minik bir tepecik olduğundan puncheur denen yokuşta kısa sürede ani hızlanan adamlar da ayrı bir öneme haizdir ve takım kadrolarında bol bol mevcuttur.

Takımlar ve Kadrolar

Takımlar ve kadroların dört başı mamur yazıldığı bir yer nedense pek yok. Bulabildiğim en iyi yer bu wikipedia sayfası. Wikipedia ülkemizde halen yasaklı, nasıl ulaşabildiğimi sormayın.

Avustralya, Fransa bisiklet turunun yeşil mayo kazananı Michael Matthews'ı tek lider belirleyerek ve etrafını güzel rouleur'larla bezeyerek adeta büyük turda sprint etaplarını hedefleyen bir takım oluşturmuş. Matthews tepelerden korkmayan iyi bir sprinter. Avustralya kaçışlara katılmayacak, takip sırasında da iyi tempo yaparak Matthews'a rakip olabilecek sprinterleri elemeye çalışacaktır.

Michael Matthews yeşil mayosuyla

Son iki gökkuşağı mayonun sahibi ve bisiklet dünyasının açık ara en popüler ismi Peter Sagan zorlu yarışta elimine edilme listesinin başındaki isimdir. Matthews turdaki yeşil mayosunun bile onun diskalifiye edilmesine borçlu. İki birbirine benzer stildeki bisikletçi arasında Matthews takıma sahip olması ile avantajlı gibi gözüküyor. Sagan'ın 6 kişilik Slovenya takımını yok sayabiliriz, gelgelelim Sagan takımsız yarışmaya çok alışkın. Bir şekilde yolunu buluyor. Ben kişisel olarak bu sefer beceremeyeceğini düşünüyorum, ama ne olursa olsun kendisi en büyük favoridir.

Norveç takımı evsahibi. Bisiklet Norveç'de çok önemli ve 9 kişilik gayet iyi takımları var. Tek sorun birbirleriyle pek sevişmeyen iki lidere sahip olmaları: Sprinter Alexander Kristoff ve klasikçi Edvald Boasson Hagen. Parkurun zorluğu sebebiyle Hagen öne çıksa da, iş sprinte kalırsa Kristoff tercih edilecektir. Kristoff yekvücut çalışacağız mealinde demeç de verdi. Bakalım ne olacak. Ama Norveç yarışın başında pelotonu çeken ülke olmaya aday. (Norveç ile ilgili güzel bir analiz)
Edvald Boasson Hagen ülkesinde Tour des Fjords etabı kazanırken

Belçika bisikletin görece en sevildiği ülke olabilir. Üstelik konu tek günlük yarışlar olunca bir numaralar. Bu tura getirdikleri 9 kişiden sadece Julien Vermote süper domestik olarak yarışı kazanamaz gibi duruyor. Onun dışında hepsi yarışı kazanabilecek potansiyelde. Ama yine de Norveç'deki gibi pek sevişemeyen Philippe Gilbert-Greg Van Avermaet ikilisi öne çıkıyor. Avermaet sprinter iken, Gilbert yarışın bitimine 10 km kala gelecek Salmon Hill tepesinde bitirici vuruşu yapacak güce sahip. Belçika'nın sağlı sollu kaçışlarla etrafı silkelemesi sürpriz olmayacaktır. (Gilbert ile ilgili bir yazı ve Belçika ile ilgili güzel bir analiz)
Gilbert Tour of Flanders'de 50km tek başına kaçıp kazandıktan sonra bisikleti kaldıracak gücü de bulabildi

İtalya ilginç bir takımla geldi. Takımda 3 tane sprinter var. Matteo Trentin tırmanabilen bir sprinter, Vuelta'da çok formdaydı, olası tüm sprintleri domine ettiği gibi ara sprint kapı puanları için dağları da aştı. Eli Viviani belki bu yarıştaki en pür sprinter; en sona kalabilmesi zor ihtimal olsa da, kalırsa öyle bir sprinti kazanmaya en büyük aday. Sonny Colbrelli hem puncheur hem de sprinter olarak böyle bir yarışın doğal favorilerinden.

İtalya pelotonu çekmek gibi bir niyetimiz yok diye demeç verse de, kimi analist de pelotonu çekecek takımlardan biri olacaklarını iddia ediyor. Göreceğiz.
Trentin Vuelta'da 3. etabını kazanırken

Michal Kwiatkowski bu sezon çok formda. İlkbaharda Milan-San Remo ve Strade Bianche'yi kazandıktan sonra dönüp Fransa bisiklet turunda Chris Froome'a süper domestiklik yaptı. Aynı ezeli rakibi Peter Sagan gibi 6 kişilik takımdan müzdarip gibi gözükse de, hem Polonya takımı boru değil, hem de kendisi Sky okulundan bu sene bir hayli yararlandı. Ayrıca Sagan gibi delicesine marke edilmeyeceğinden bu yarışı kazanabilmesi gayet olası (Ayrıca kendisi hakkında güzel bir analiz)

Kwiatkowski Sagan'ın önünde sprint alırken. Arkadaki üçüncü ise Julian Alaphilippe

Elbette tüm takımlar bu yarışı şansı yaver giderse kazanabilecek klasikçi ve puncheurlerle dolu. Belçika'dan Tim Wellens, İtalya'dan Diego Ulissi, Fransa'dan Julian Alaphilippe, Warren Barguil, Lilian Calmejane, İspanya'dan Luis Leon Sanchez, Jose Joaquin Rojas, Kolombiya'dan Fernando Gaviria, Rigoberto Uran, Hollanda'dan Tom Dumoulin, Niki Terpstra, Danny Van Poppel, İngiltere'den Ian Stannard, Slovenya'dan Luka Mezgec, Primoz Roglic, Danimarka'dan Magnus Cort Nielsen, Çekya'dan Zdenek Stybar, Portekiz'den Rui Costa kazanabilme ihtimali olanlar arasında sayılabilir.

10 Eylül 2017 Pazar

Vuelta 2017 21.Etap - Puan Mayosu Heyecanı

(Ara sprint puanlarını hesaba katmayarak feci şekilde yanılmışım, sağolsun @EnqueteurL hatırlattı.  İbret olsun diye eski versiyonu aynen aşağıda saklıyorum)

Chris Froome 20. etapta yaptığı atağıyla puan klasmanında Matteo Trentin ile arasındaki farkı 26 puana çıkardı. Son etapta ara sprintte 4 puan, finişte de 25 puan, yani toplam 29 puan mevcut. Trentin'in maksimum puan alması için ya kendisi kaçışa katılmalı, veyahut QuickStep hiçbir kaçışa izin vermemeli.

Aşağıdaki kaçış eğer yeşil mayo için yapılsaydı Froome etabı Poels'in arkasında sırıtarak 3. değil, 2. bitirerek durumunu optimize etmek isterdi diye düşünülebilir. Bu, etap içinde Sky'ın Trentin'in olası bir kaçışı engellemek isteyip istemediğini görerek anlaşılabilir. Eğer Sky engellerse QuickStep için akıllıca olan kaçışları engelleyerek Trentin'in peloton ara kapı sprintini kazanacağını beklemek.

Tabii Sky QuickStep'e yeşil mayo için rekabet etmeyeceğini belirterek şampanya etabının gereksiz hareketliliğini önleyebilir.

----------------------------------------------
İspanya Bisiklet Turu ya da daha bilinen adıyla Vuelta'nın 2017 edisyonunun 20. etabı bisiklet tarihine geçecek. Hem Christopher Clive Froome modern zamanlarda Fransa ve İspanya'yı kazanan ilk bisikletçi olmayı garantiledi, hem de büyük şampiyon, El Pistolero (silahşör) lakaplı Alberto Contador Velasco kariyerinin son dağlık etabını nefis bir atakla kazandı.

Contador'un birinciliğine dünyada çok az insan üzülmüştür

Bunları her yerde okursunuz. Ama gözden kaçan bir husus daha var. Etabın sonlarında Froome takım arkadaşı Wouter Poels (bunun ekstra -er dışında havalı bir uzun ismi yokmuş) ile öldürücü bir atak yaptı. Bu atağa normalde pek gerek olmadığı söylenebilirdi, çünkü ilerideki Contador'un zaman farkını kapatarak genel klasmanda öne geçme ihtimali yoktu. Nibali'nin tekerleğine yapışması yeterliydi. İlk akla gelen takım arkadaşıyla beraber etap birinciliğini zorlamalarıydı. Yarışın bitmesine 500 metre daha olsaydı bunu başarabilirlerdi de. Büyük ihtimalle birinciliği Poels alır ve bu süper domestik onore olurdu.
Geliyor tamam, daha bakma artık

İkinci ve pek değinilmeyen şey ise, Froome'un etabı üçüncü bitirerek genel klasmanın yanında puan klasmanını de birinci bitirmeyi garantilemesiydi. Bu Vuelta aşırı dağlık olduğundan neredeyse hiç sprinter gelmedi. Gelebilen ender sprinterlerden Matteo Trentin tam 3 etap kazanmasına ve de gidebildiği tüm ara sprint kapılarını birinci geçmesine rağmen yine de Sky dominansına yenik düştü. Etap öncesi Trentin 127, Froome ise 137 puana sahipti. Froome etabı 3. bitirerek 16 puan aldı ve farkı 10 + 16 = 26' ya çıkardı. Birinciye 25 puan verildiğinden dolayı da puan klasmanını kazanmayı 1 puanla garantilemiş oldu.

Trentin büyük ihtimalle bugün Madrid etabını kazanacak, ama puan klasmanı podyumuna Chris Froome çıkacak.

Yani, inanılmaz hırslı adam bu Froome.

İnşallah motor yoktur...

5 Eylül 2017 Salı

Vuelta 2017 Zamana Karşı Etabı

Yol bisikleti yarışlarında zamana karşı etapları %95 sıkıcı, %5 de aşırı heyecanlıdır. Arası yoktur. Yazıda bugünkü zamana karşı etabından heyecan çıkartmaya çalışacağız.

Tasarım açısından zamana karşının son haftanın ilk günü olması iyi bir seçim olmuş. Genelde turun son veya sondan bir önceki etabı seçilince favori için tüm dağlık etaplarda rakiplerini marke etmek elzem ve de öyle yapmamak enayilik olur. Diğerleri için ise atak yapmak elzem ama tahmin edilebilirliği açısından enayiliktir. Sonuçta dağlarda heyecan yaratacak adamlar kurbanlık koyun gibi o son zamana karşıyı bekleyip çaktırmadan rakiplerinin düşmesini veya hastalanmasını umarlar.

Bu sefer zamana karşıdan sonra daha belirleyici dağlık etaplar olacak, dolayısıyla telafi etme fırsatı olacak. Elbette üst paragrafta tanımladığımız zamana karşıcının markesi durumu yine olacaktır. Ama en azından son dağlık etapları kurbanlık koyun gibi ikircikli davranmak yerine yaralı bir aslan gibi saldırarak geçirirler. Yani, umarım öyle olur.

Dev Sky takımının dev adamı Chris Froome büyük favori. Dağlarda şu ana kadar devrilmedi, zamana karşı disiplininde ise bir fenomen. Bilmemkaç sene sonra Fransa bisiklet turu ile beraber bir başka büyük turu kazananan adam olarak tarihe bir kez daha geçmeye de çok yakın.
Chris Froome

Kötü senaryo Froome'un bu zamana karşıda rakiplerine iyice fark atarak son etapları anlamsız hale getirmesi. Diğer yandan genel klasmanda ilk 4 içinde Fransa bisiklet turuna katılmış olan tek adam ve belki de bu zamana karşıda patlayabilir. Patlama derken, diğerlerine benzer bir zaman yapması bile patlama sayılacak ve heyecan devam edecektir.


İlk 4'deki adamların zaman farklarını hatırlayalım:

1. Froome
2. Nibali +1:01
3. Zakarin +2:08 (+1:07)
4. Kelderman +2:11 (+0:03)

Froome dışındaki 3 kişi de zamana karşıda fena değiller. Tour de Romandie'deki zamana karşıyı Froome 9ncu, Zakarin 10ncu ve Kelderman 11nci bitirdi. Nibali ise Giro'daki zamana karşılarda 6. ve 13. oldu. Yani kendilerinden mucize beklenebilir ve aralarındaki sıralama da değişebilir.


Beşinci durumdaki Esteban Chaves ise Fransa turunda zamana karşıyı 158. bitirdi ve mucize olmazsa bu zamana karşı onun için bir kabus olacak. Hemen arkasındaki 2 etap galibi Miguel Angel Lopez'in zamana karşılarına baktığımızda 2016 İsviçre turuna kadar gitmek gerekiyor ve orada da ikinci olmuş. Eğer kaçışlar kendisini aşırı yormadıysa kendisinden birşeyler bekleyebiliriz.

Contador da büyük şampiyon olarak zamana karşıda iyidir. Ancak +3:59 geride 9. sırada. Şampiyonluk için olmasa bile önündeki Chaves, Woods gibi zaman karşı özürlüler ile büyük ihtimalle Aru'yu da geçerek 5nciliğe oturacağını tahmin ediyorum.

Büyük turlarda ilk 10 da önemlidir. Ama zaman farkları sebebiyle zaman karşı sonucunda ilk 10'a yeni adamın girmeyeceğini düşünüyorum.

5. Chaves +2:39 (+0:28)
6. Lopez +2:51 (+0:12)
7. Aru +3:24 (+0:33)
8. Woods +3:26 (+0:02)
9. Contador +3:59 (+0:33)
10. Poels +5:22 (+1:23)
11. De La Cruz +7:47 (+2:25)
12. Kruijswijk +8:08 (+0:25)
13. Van Garderen +8:16 (+0:08)
14. Meintjes +9:02 (+0:46)


Bunlar dışında BMC'den Rohan Dennis ile QuickStep'den Yves Lampaert, Bob Jungels, FDJ'den Tobias Ludviggson gibi adamlar bu etabı kazanmak için favori ama genel izleme anlamında pek sallanmayacak adamlar olacaklardır.

31 Ağustos 2017 Perşembe

Team Sunweb-Kelderman-Oomen

Bir süredir blog yazamayacak konumdaydım (tatil with velet), o yüzden cyclingnews.com sitesinin Live sayfasından takip ettiğim Vuelta turunda kısa çıkışlı "punchy" etapların sonunda bir yanım "ne yap ne et, bir değerlendirme yazısı yaz hemen" derken, diğer yanım da "uzun dağ etabı olmadan kimin ne olduğu belli olmaz, bekle" diyordu. Yazı yazamadım, ama kader beni ilk uzun dağ etabı için şehre ve yazıya döndürdü, akabinde sağduyulu ben'in haklı olduğu ortaya çıktı.

11. etap sonucunda hemen herkesin favori gösterdiği Froome ile Nibali'nin en güçlü ikili olduğu tescillendi. Sky takımının gücünü hepimiz biliyoruz, ama bu sefer Bahrein-Merida da takım olarak varlığını gösterdi, ve tecrübeli Pelizotti'nin favoriler grubunda sahip çıkmasıyla Nibali genel klasmanda kalabalıktan sıyrılıp ikinciliğe yerleşti.

Chris Froome kritik anlarda hep sakin ve güçlü gözüküyor. Şu anda lider ve 40 kilometrelik zamana karşı ile zaman farkını açacak gibi gözüküyor. Ama Fransa turu yorgunluğu ile her an patlayabilme ihtimali de mevcut. İzleyip göreceğiz.

Bonus saniyeler için mücadele: Froome-Nibali-Kelderman

Bu tarz kraliçe veya benzeri etaplarda takdir edilesi bir bisikletçi yarışı kazanır, ama finiş çizgisini geçmesiyle kamera favoriler grubundaki düelloya döner. Bu sefer de Astana'dan Miguel Angel Lopez'in kazanmasıyla Froome-Nibali sprint finişine kilitlenildi. Bu sprint finişinin bir önemi de ilk 3'e girenlere verilecek bonus saniyelerdi. Froome 6, Nibali de 4 saniyeyi kaptı. Hemen diplerinde ise Sunweb takımından Altay formalı Wilco Kelderman vardı. Bonusları alamasa da bu başarılı sonuç ile genel klasmanda 5nciliğe yükseldi. Froome'un 2:37 gerisinde, 3ncü Chaves'in 2:33 geride olduğunu düşünürsek neredeyse çok ufak farkla podyum civarında olduğunu söylemek doğru olur.

Wilco Kelderman bu turda dağlarda favorilerle beraber durabildiğini şu ana kadar ispatladı. Vuelta 2017 genel klasmanı için kritik önem arzeden zamana karşı etabı bağlamında bakarsak, bu dalda Froome kadar iyi. Bu da onu artık ilk 10 için mücadele edeceğini düşündüğüm Chaves, De La Cruz, Aru vb gibi diğerlerinden ayıran kritik fark.

Team Sunweb'i Fransa turunda 4 etabın yanısıra Warren Barguil ile dağların krallığını, Michael Matthews ile de puan mayosunu kazanırken izlemiştik. Bu sefer sessiz sedasız genel klasman hedeflemiş gibi gözüküyorlar. 7. etabın kritik anında Kelderman'ın lastiği patlayınca yardım etmeyen Warren Barguil'i evine göndermeleriyle adlarını duymuştuk. (Evet, Kelderman'ın biraz geride olmasında bu patlağın payı var + Barguil'in gelecek sezon için başka bir takımla sözleşme imzalamış olması kararın alınmasını kolaylaştırmıştır illa ki)

Sam Oomen

Kelderman dağlarda vatandaşı 22 yaşındaki genç yetenek Sam Oomen tarafından korunuyor. Oomen Hollanda'nın dünya şampiyonası takımına seçilmediği için gıcık olsa da, bu turda Barguil'den boşalan süper domestiklik rolüne konsantre vaziyette gözüküyor.  26 ve 22 yaşlarındaki bu iki Hollandalı gencin devlerle mücadelesi ilgimizi çekebilir, ne dersiniz?

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Vuelta 2017 Favoriler veyahut Tek Favori Froome

Kenya Nairobi doğumlu, Güney Afrika yetişmeli, ammavelakin Britanya pasaportlu Christopher Clive Foome son 5 senede 4 defa Fransa bisiklet turunu kazanarak yol bisikleti tarihine geçmeyi garantiledi (Armstrong tarzı feci bir doping skandalı çıkmaz ise; ama o bile bir nevi tarihe geçme sayılabilir)

Chris Froome
Ancak kariyerinde bir boşluk var. 3 büyük turdan üçüncüsü olan İspanya bisiklet turu, yani La Vuelta'yı henüz kazanamadı. Halbuki tarih sahnesine çıkması 2011 Vuelta'daki beklenmedik ikinciliğine rastlar. Ama sonrasında Fransa turlarında Wiggins'e süper domestiklik ve akabinde liderlik derken Vuelta'ya hep yorgun katılır ve 2011'deki ikinciliğine 2014 ve 2016'yı da ekler.

Bu sene artık politika yapmadan Vuelta'yı kazanmak niyetini herkese iletti. Oldukça iyi ve taze domestiklerle bu tura katılacak. Sprinterlere pek az etap ve çok acı vaadeden bu turda etapların kontrolünün paylaşımı "tricky" olacağından iyi takım mühim olacak. Biri 40km, diğeri de takım zamana karşı olmak üzere 2 zamana karşı etabının olması da pastanın üzerine çilek olacak.

Froome'u yenebilecek rakiplerden Quintana bu sezon hem Giro hem de Fransa turu yaparak kendini tüketti. BMC'den eski süper domestiği Richie Porte le Tour'da geçirdiği sakatlıktan yeni kurtuldu, o yüzden Vuelta'da yok. Bu iki yarışçının olmaması ve Froome'un tur öncesi kendisini pek zorlamayıp yavaş yavaş forma girmesi kendisini büyük favori yapıyor.

Froome'a tek rakip olabilecek kişi, 3 büyük turu da kazanmış ender bisikletçilerden Vincenzo Nibali. Bahrain-Merida sporcusunun en büyük avantajı Tur'a katılmamış olması iken, en büyük dezavantajı da Giro'da takımının çok iyi gözükmemesi ve aynı takımın iki kişi farkla İspanya'ya geliyor olması.

Vincenzo Nibali
En ilginç takım ise Orica-Scott. Potansiyel olarak 3 tane lideri var: Geçen sene Vuelta'da 3. olan sempatik Esteban Chaves ve 2xYates kardeşler. Sarper Günsal kanunlarına göre bir takımda birden fazla lider varsa o takım başarılı olamaz. Veyahut 2008 Fransa turunda CSC takımının Carlos Sastre ve 2xSchleck ile şaşırtmaca yaparak Cadel Evans'ı tepelemesi gibi bir senaryo da mümkün olabilir.
Esteban Chaves

Tarihe geçmeyi garantileyen bisikletçilerden biri de Alberto Contador. Birçok başarısının yanında bir nevi ev sahibi olduğu Vuelta'yı da 2008, 2012 ve 2014 senelerinde kazanıvermişti. Bu tur onun kariyerindeki son turu olacak ve Vuelta organizatörleri kendisini onore etmek için 1 numarayı ona verdiler.

Ancak Contador artık yaşlandı ve kendisini favoriler arasında göstermek adetten olduğundan burada yazıyoruz. Kariyerindeki en epik galibiyetleri burada aldı ve iddialı olsa acayip zevkli olur, ama gerçekçi olursak etap kazanabilse kendisine yeter gibi gözüküyor.


Alberto Contador
Astana'dan Fabio Aru 2015 Vueltasını kazandı ve en yakın şampiyon olarak favoriler arasında göstermemiz gerekiyor. Astana ile arası limoni ama Vuelta'da liderliğe seçilince gelecek sezon ile ilgili plan yapmaya ara verdi. Turu 5. bitirdi ve doğal olarak taze değil. Zamana karşılardaki kötülüğünü de ekleyince Froome'u geçebilmesi için bir sebep göremiyorum.

2016 Giro'yu büyük şanssızlık sonucu Nibali'ye kaptıran Steven Kruijswick (LottoNL-Jumbo), tura katılmadığı için taze olsa da, pek de formda gözükmüyor ve takım liderliğini George Bennett ile paylaşmayı kabul etti.

Romain Bardet Fransa turunda hem kendisi hem de takımı iyi gözüktü ve 3. bitirdi. Ama bu sefer hem yorgun hem de takımı (AG2R-La Mondiale) aynı takım değil. Üstüne zamana karşılarda feci kötü olması şansını neredeyse bitiriyor. Vuelta bazen Chris Horner gibi sürprizler çıkarabilir; belki de takım arkadaşı Dominico Pozzovivo tazeliğini avantaj olarak kullanıp bişeyler yapabilir.

Diğer favori adayları olarak Bora-Hansgrohe'den Rafal Majka, Katusha'dan Ilnur Zakarin, BMC'den Rohan Dennis ve UAE Team Emirates'den Rui Costa sayılabilir.

Belli bir sprinter takımı görebildiğim kadarıyla yok. Ama genel klasman favorisi olmayan takımların etap kovalayacak adamlarını sıralayalım: Trek-Segafredo'dan Jon Degenkolb Contador'u korumaktan zaman bulabildiğinde (ki bence bulacaktır) sprint kovalayabilir. Onun dışında

Dimension Data'dan Igor Anton,
Fransa turunu fetheden Sunweb'den Warren Barguil,
Movistar'dan Daniel Moreno,
Quick-Step'den Matteo Trentin, Bob Jungels,
BMC'den Tejay Van Garderen, Nicolas Roche,
Lotto-Soudal'dan Thomas De Gendt,
UAE Team Emirates'den Rui Costa, Sacha Modolo, Jan Polanc

etap alması muhtemel isimler arasında yer alacaklardır. Elbette bu listeye yukarıda favori olarak ansam da umutlarını ümitsiz bulduğum bisikletçileri de eklemek lazım.

18 Ağustos 2017 Cuma

La Vuelta 2017 Parkur Rehberi

72. İspanya Bisiklet Turu “La Vuelta a Espana” bu sene 19 Ağustos ile 10 Eylül arasında koşuluyor. Yarış üç hafta boyunca ülkenin hem güney hem de kuzeyinde dolaştıktan sonra başkent Madrid’de bitecek. Yılın son büyük turu olması nedeniyle, sezon boyu hüsran olanların ve yeni yıldız adaylarının yarıştığı Vuelta, son yıllarda olduğu gibi, bizlere yine dağlık bir profil sunuyor.

La Vuelta, kafamda diğer iki Büyük Tur’dan farklı bir algı yaratır. Ne Tour de France’ın prestij ve zenginliğine, ne de Giro d’Italia’nın stil ve karizmasına sahip olmasına karşın -hatta belki tam da bu nedenlerle- daha içten, daha yakın ve biraz da kırılgan görürüm. Fransa Turu’nu ağzım açık hayranlıkla, İtalya Turu’nu ise gülümseyerek ve keyifle seyrederim. Fakat, Eylül ayı gelip de peloton Endülüs’ün yanan topraklarından geçerken veya güzel yıllarını geride bırakmış sahil kasabalarında sprint atarken Vuelta’ya hafif bir hüzün ve şefkat hisleriyle bakarım. Fransa Turu’na katılamamış bisikletçilerin yada katılmış lakin başarılı olamamışların, düşüp sakatlananların, Giro’da hüsran olmuşların gelip şerefini kurtarmaya çalıştığı, başaltı starların yeni kontrat, etap zaferi veya kaçış grubu için paralandıkları bu yarışın kendine özgü bir havası ve rekabeti var. Geçen sene, Quintana, Froome ve Contador’un mücadelesi son yılların en güzel Büyük Tur’unu bize sunmuştu örneğin. Bu sene de böyle olur mu bilmem ama parkur bize neler söylüyor dinleyip tercüme etmeye çalışayım.


Artık hep biliyoruz ki Vuelta, 2014’den beri A.S.O.’nun malı. Yani Fransa Turu ile kardeş oldu (üvey kardeş tanımı daha uygun olur herhalde). A.S.O. açısından bu satınalmanın elbette bir sürü “biznıs” nedeni vardır ama operasyonun üstünden üç yıl geçtikten sonra sonuçlarına baktığımda gördüklerim şunlar: Öncelikle, TdF altyapısı hemen yarışa monte edildi. TV grafikleri, mayoların şekilleri, taklar, vs. bir örnek olmaya başladı (renkler farklı elbette). Sonra La Vuelta (hadi yeni değişen logodaki kısaltmayı kullanayım “LV”) Fransa Turu’na sümme haşa tehdit teşkil etmeyecek bir yarış konumuna alındı. Pazarlanması, duyurulması falan daha sakin ve alt düzey tutuluyor. Zaten TdF’ı gölgede bırakması mümkün değil ama yine de LV parıltısının Le Tour üstüne düşmemesine dikkat ediliyor. Parkur olarak da biraz “ihtisas” turuna dönüşüyor gibi. Yokuş ve zirve finişi sayılarındaki artış devam ediyor. LV her zaman yokuşlu bir turdu ama çok uzun ve sıkıcı geçiş etapları da olurdu. A.S.O. bu noktada, kendi ekspertizini kullanarak yarışı daha küçük yollardan geçirmeye, etap profillerini daha hareketli, cilveli tasarlamaya başladı. Bir de, 71 yıllık tarihinde sadece iki kez yurtdışında başlamış olan Vuelta (Portekiz ve Hollanda) bu sene Fransa’dan başlıyor. Sahibi malı ayağına getiriyor yani. Biraz önce benzetmede baba ve üvey çocuğu kullanmıştım, şimdi mal ve sahibi oldu, kusura bakmayın lütfen, yazı gecikti biraz hızlı gidiyorum.

Evet Fransa dedik. Nimes kenti güney Fransa’da, İspanyol etkisi hissedilen çok eski ve kadim bir şehir. Zaten bu yüzden seçildi sanırım çünkü İspanya Turu’nu gidip Paris’ten başlatmak tuhaf olurdu. Nimes iki bin yıl önce Roma İmparatorluğu’nun önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Şehirde hala o dönemden kalma yapıları görmek mümkün. Hem boğa güreşi hem de konserlere ev sahipliği yapan bir anfitiyatro (haliyle “arena” deniyor) ve dünyanın en iyi korunmuş Roma tapınaklarından “Kare Ev” en ilgi çeken yapılardan. zaten 13.8 km’lik takım zamana karşı da (TTT) Kare Ev’den başlayacak, Arena’dan geçip başlangıç noktasının yakınınında bitecek. Şehir içinde ve oldukça teknik bir parkur söz konusu. İlk günden kimse düşüp perişan olmak istemez. Çok risk almak kuvvetli olmaktan daha önemli olacak gibi.

Yarış İspanya’ya geçmek için batıya gitmek zorunda olduğundan, ikinci gün Nimes-Gruissan Grand Narbonne.Aude sprint etabı koşulacak. Bu nasıl coğrafi isim derseniz olayın muhtemel gelişimi şöyle olmuştur: Sahil kasabası Gruissan’ın bütçesi finiş kenti olmaya yetmeyince, bağlı olduğu kent Narbonne ve onun da bağlı olduğu vilayet Aude’a el açmış, onlar da karşılıksız yardım etmemiş ve isimlerini de etaba yazdırmışlardır. Hep söylediğim gibi maalesef “Allah parasızlığın canını almadı ki!!”

Üçüncü etap da Fransız topraklarında başlıyor ama ispanyol etkisi artık gözümüze sokulmuş durumda. Start kasabasının ismi Prades Conflent Canigo (yine bütçeye koltuk çıkma durumu var sanırım). Starttan 50 km sonra İspanyol topraklarına girilecek ama finiş yine memleket dışında Andorra La Vella’da olacak. 158,5 km’lik etap haliyle yokuşlu olacak. Daha ilk kilometreden tırmanmaya başlayacak sporcular yarış boyunca iki tane Kat.1 ve bir de Kat.2 yokuş çıkacaklar. Son yokuş zirvesinden finişe kadarki 8 km’lik inişi düşününce Alto de la Comella’nın son kısmında klasman favorilerinin birbirlerine atak yapma olasılığını dikkate almak gerekiyor. TTT’de oluşan Genel Klasman bugün gerçek görünümünü almaya başlayabilir.

3.Etap

La Vuelta’da bu sene 6 düz etap (birinin finali yokuşlu), 1 TTT, 1 ITT (42 km), 8 orta dağ ve 5 de dağ etabı var. Toplam 50 kategorize tırmanış bulunuyor. Katedilecek mesafe transferler hariç 3.297 km. Yarışın ortasında koca ülkeyi güneyden kuzeye geçmenin gerekeceği bir transfer bulunuyor. Neyse, biz işimize bakalım. 4. Etap da sprint ile geçilikten sonra ilk zirve finişi 5. Etap’ta. Valensiya civarındaki Benicassim - Alcossebre arası koşulacak 173,4 km’de dört adet orta boy yokuş geçildikten sonra finalde 4 km’lik Ermita Santa Lucia duvarı var. “Atak atak atak!!” diyeceğim ama zafer kaçış grubuna gider gibi duruyor. Bir sonraki etapta da Valensiya bölgesinde gezinmeye devam edeceğiz. Sık yokuşlu bir parkur ama Kat.2 son yokuştan finişe kadarki 28 km ortalığı toplar ve galibiyet sprint finişle belli olur diye tahmin ediyorum. Elbette saf sprinterler toplamda beş tane kategorize yokuşu çıkmayı başarabilirlerse.
5.Etap

7. Etap LV’nın en uzun etabı (205 km) ve Cuenca kentinin kendini tanıtma çabasının bir ürünü olarak tasarlanmış. Haritaya bakınca Don Kişot’un memleketi Castilla-La Mancha’nın derinliklerine neden girdiğimizin başka bir açıklaması yok çünkü. Etap sonrasında peloton ciddi bir transferle tekrar Akdeniz kıyılarına dönecek. Yazık. Cuenca, resimlerden gördüğüm kadarıyla, nefis bir eski şehir. Derin bir uçurumun kenarına kurulmuş ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Çok güzel görüntüler bizi bekliyor. Etap “rouleur” ve “baroudeur”lere uygun (şu terimlerin Türkçesini bulalım artık).

8. Etap’ta eski bir dosta, Xorret de Cati’de finişe gidiyoruz. Hiç bir neden olmamasına rağmen, bu yokuşla aramda özel bir bağ var. Okunuşunu seviyorum, kısa ama sert oluşunu (4 km-%11), genelde etap ortasında yer alışından dolayı pek göze çarpmamasını… Neyse bu yokuşu seviyorum işte. Finiş 2 km’lik inişin sonunda (son yokuştan sonra iniş trendi her yere sıçradı). Dinlenme gününden önceki son etap dümdüz ama sonunda 4km’lik bir yokuş var. Orihuela-Cumbre del sol arasındaki mesafe  176.3km. Yalnız etabın resmi adını yazmak zorundayım, çünkü adam kompozisyon yazmış:

“Orihuela. Ciudad del Poeta Miguel Hernández - Cumbre del Sol. El
Poble Nou de Benitatxell”

8.Etap

Dinlenme gününü Alicante’de geçirdikten sonra Endülüs topraklarına doğru hareketleneceğiz. Ortasında Kat.1 yokuş olan düz bir geçiş etabı kaçış grubuna veya yokuşta kopacak bir grubun finiş savaşına sahne olabilir. Sprinterlerin işi zor. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ise sert bir etap seyredeceğiz. 11. Etap 188 km ve Lorca’dan Calar Alto Gözlemevi’ne gidiyor. Gözlemevi diyince dağ ve irtifa anlamamız gerekiyor tabii ki. Yarışın son elli kilometresinde iki tane Kat.1 yokuş var, zirve finişi de 2,160mt’de. Gerçek bir genel klasman kapışması göreceğiz.
11.Etap

Bu sert etaptan sonra orta dağlık sınıftaki 12. Etap kaçış gruplarına uygun gözüküyor. Motril-Antequera arasında 161 km ve iki adet kategorize yokuş var ama finiş düz. 13. Etap oldukça uzun (197km) ama sonunda sprint finişi var. Giro ve Fransa Turu’nda istediğini elde edemeyen sprinterler agresif olacaklardır. Gelebilirse Fernando Gaviria’nın ve diğer genç sprinterlerin mücadelesini görmek iyi olacak. Acaba Cavendish de olur mu? Tadından yenmez valla. 2 Eylül Cumartesi günü güzel bir dağ etabı var. Ecija dan Sierra Nevada Dağları’na giden 185.5 km’lik parkur gittikçe  sertleşen dört yokuş kapısı içeriyor. Sonuncusu ESP kategorideki Sierra de la Pandera. Hemen ertesi  gün de yeni moda olan kısa sert dağ etabımız var. Sporcular 127 km’lik bu yarışta meşhur Sierra Nevada yokuşlarını çıkacaklar. Önce Kat.1 Hazallanas yokuşu eda edilecek, sonra da 33 km’de meşhur Monachil zirvesi. En sona da ESP etiketli Alto Hoya dela Mora zirvesi kalıyor. Son varılan irtifa 2.500mt. Chris Froome Bey (katılırsa) formda mı değil mi bu iki günde cevabını alacağız. Dikkatli okurların gözünden kaçmamıştır; Vuleta notasyonunda, Fransa Turu’ndaki “HC” tırmanışlar “ESP”, yani “especial” olarak tanımlanıyor. “Espesyal” derken her iki “s” sesinde de dil dişlerin arasına sokularak “pepe” tabir edilen usulde ses çıkacak. Önemli!

14.Etap (Ctesi)

15.Etap (Pazar)

Böylece ikinci haftayı bitiren La Vuelta kafilesi kuzeye, Logrono’ya uçup ikinci dinlenme gününü geçirecek. Ardından gelsin Cantabria, Bask ve Asturias yokuşları diyeceğim ama önce zamana karşı. Navarra yarış pistinden başlayan 42 km’lik parkur Rioja şaraplarının üretildiği bölgede bağların ve şaraphanelerin etrafından geçiyor. Giro’dan esinlenilmediğini söylemek zor gibi (bu sene Giro’nun son etabının Monza pistinde başladığını da hatırlayınız). Çok ciddi bir yokuş yok, TT uzmanlarının kırbacı vurması bekleniyor. Rohan Dennis herhalde bunu alır artık.

ITT sonrası toplam 3.000mt irtifa alınacak 180 km’lik Villadiego - Los Machucos etabı yer alıyor. Gelsin Cantabria yokuşları!! Son otuz kilometrede yer alan iki Kat.1 yokuş nefesleri keserken bir gün önce ITT’de sınıfın arkasında saklanan saf yokuşçuların atak yapma ihtimali yüksek. 18. Etap Suances - Santo Toribio de Liebana arasında bir orta dağ parkuru içeriyor. son 68 km’de dört tane yokuş var. Eğer genel klasman savaşı çok kızışmamışsa veya çoktan soğuduysa kaçış grubunun şansı yüksek.

17.Etap

19. Etap Caso’dan Gijon’a 153 km’lik bir yarış olacak. Finişten 17 km önce zirvesinden geçilecek San Martin yokuşu kısa ama çok sert bir bölüm. Üçüncü haftanın sonu gelirken yapılacak bir hata, zamanında alınmayan bir jel çok şeye mal olabilir. Artık telafisi olmayan son iki güne geldik çünkü. Madrid’den önceki son gün yine kısa ve çok sert bir etap var. Toplam mesafe119.2 km ve üç kategorize yokuştan sonra da La Vuelta 20172nin son yokuşu olarak Alto de Angliru çıkılacak. Bisiklet dünyası Angliru’yu ilk kez 1999’da görmüş ve hemen Avrupa’nın en zor ve mitik tırmanışları arasına sokmuştu. Arabaların çıkarken debriyaj yaktığı, motorların düştüğü ve bazı bisikletçilerin de yürüyerek çıktığı bu yokuş son 6 km’sinde %13’in altına hiç düşmeyen ortalama eğimi ile öldürücü bir rampa. 9. ve 10. km arası ortalamanın %17 olduğunu ve zaman zaman %24’e varan sertliğiyle ağır, yakıcı, tüketici bir canavar. Angliru’yu elbette biliyorsunuzdur ama yeni duyduysanız bu alev ve acı saçan ejderhayı kaçırmayın. Umarım genel klasman Angliru’nun son metrelerinde belli olur.

20.Etap

Son gün Madrid kenti üç haftadır mücadele eden bisikletçileri selamlamak üzere sokaklara dökülecek. Arroyomolinos’dan yola çıkıp şehre vardıktan sonra, hazırlanan sokak parkurunda 11 tur atılarcak ve sonuçta sprintle LV sona erecek. Halkın şampiyonları görmesi, alkışlaması ve gösterdikleri cesaret için teşekkür etmelerini sağlayan bu yarı gösteri etabı başka bir sporda pek bulunmaz. Dİğer sporlar daha çok yarıştan önce sporcuları alkışlar, bittikten sonra sadece şampiyon alkışlanır. Ama bisiklet bu yüzden de farklı bir spor işte. Üç bin küsur kilometre pedal çeviren her sporcu, birinci de sonuncu da olsa alkışlanmayı, takdir edilmeyi hal ediyor demektir ve Büyük turlar bu küçük hediyeyi yarışçılara sunabilmek için özel bir etap düzenliyorlar.

Sonra herkes evine dönecek, biz de Mayıs ayında Giro d’Italia’da buluşana kadar büyük turlara veda edip daha küçük yarışlarla mutlu olmaya çalışacağız. O nedenle bu sempatik ve hüzünlü yarışın keyfini çıkarmaya bakın. İyi seyirler…

17 Ağustos 2017 Perşembe

Kalemimle Veremediğimi Çenemle Vereceğim

İspanya Bisiklet Turu (Vuelta) hasbihâli, Berkem Ceylan ile Otuzdokuz Elliüç podcast'i

Dinleyiniz


Akif Burak Atlar tarafından sunulan Açık Radyo-Sarhoş Atlar Zamanı programı geleneksel Fransa Turu 2017 edisyonu

Dinleyiniz



Fransa Bisiklet turu sonrası Berkem Ceylan ile Otuzdokuz Elliüç podcast'i

Dinleyiniz




17 Temmuz 2017 Pazartesi

Fransa Turu 2017 - Son Hafta Panoraması

Son yılların en heyecanlı Fransa bisiklet turunda son haftaya girerken genel durumu yazayım istedim. Bu yazıda önce genel klasmana, sonra da puan klasmanı ile puantiyeli mayo klasmanlarına değinip en son takımların durumuna bakacağız.

Genel Klasman

4 tane bisikletçi son haftaya girerken 30 saniyenin içinde farklarla sıralanıyor.

1. Froome-Sky
2. Aru-Astana +18
3. Bardet-AG2R +23
4. Uran-Cannondale +29

Bu 4 kişiden Froome ile Bardet takımlarının gücü ile ayrılıyorlar. Sky'ı biliyoruz da, AG2R (sunucularımızın "Ajedözer" dedikleri takım) son etapta favoriler grubunda 5 kişi ile yer alarak adeta gövde gösterisi yaptı. Hoş, mekanik sorun sebebiyle 45 saniye geride kalmış Froome'a yine yakalandılar ama olsun.
AG2R yola yayılmış vaziyette

Kalan 6 etaptan 3 tanesi genel klasmanı etkileyebilecek etaplar. Çarşamba günkü 17. etap 2 HC yokuştan oluşsa da, son 28 kilometresi iniş. Sonraki Perşembe etabı ise HC yokuş ile bitiyor.

Ve elbette Cumartesi günkü 22 kilometrelik zamana karşı etabı var. Bu turdaki ilk ITT'de 14 km içinde zaman farkları şöyle olmuştu:

Froome +12
Bardet +51
Aru +52
Uran +1:03

Dauphine'deki 23.5 kmlik zamana karşıda ise bunlardan üçü yarışmıştı:

Froome +37
Aru +1:18
Bardet +1:53

Yani, Froome'u yenmek için diğerleri dağlarda fark atmak zorunda.
Rigoberto Uran uzun bir aradan sonra zuhur etti

Olağan şüpheliler Contador ile Quintana sırasıyla 5:37 ve 6:16 fark yemiş durumdalar ve en önemlisi hiç de formda gözükmüyorlar. Bence 17. etapta fark yiyip 18. etabı kazanmayı hedeflemek onlar için en mantıklısı olur.

25 yaş ve altının gençlerin mücadele ettiği beyaz mayo klasmanında ise iki kişi var:

1. Simon Yates - Orica-Scott
2. Louis Meintjes - UAE Team Emirates +3:07

Orica-Scott'ın da, UAE'nin de başka bir kutsal amacı olmadığından ikisi arasında kıran kırana mücadele devam edecektir. Ayrıca iki bisikletçi genel klasmanda da 7. ve 8. durumdalar.

Yeşil Mayo

Bu klasmanda da iki kişiye kaldık.

Kittel-QuickStep 373
Matthews-Sunweb 294

Marcel Kittel tam 5 etabı kazandı ve iş bire bir sprinte kalınca rakipsiz gözüktü. Bu klasmanı yıllardır kazanan Peter Sagan malum diskalifiye edildi ama edilmeseydi de hala ünvanını koruyabileceğinden emin değilim. Matthews de zaten Sagan'ın yokluğunu dolduruyor gibi; kaçışlara katılabiliyor ve böyle bir kaçıştan etap kazandı.
Michael Matthews

Peki bundan sonra ne olur? Kittel büyük ihtimalle kazanır. Üstelik kalan 6 etaptan 2 tanesi (16. ve 21. etaplar) düz ve sonunda 50 puan var. Matthews'in bu klasmanı kazanması için bu etaplardan birinde Kittel patlamalı. Zamana karşıyı saymazsak 3 dağlarla dolu etapta da kaçışlara katılıp ara sprint kapılarını kazanmalı. İşi zor, ama son etaba yakın girilirse o sıkıcı Paris etabı bir hayli eğlenceli olabilir.

Dağların Kralı

Bu kategori maalesef bitmiş gibi. Sunweb'den Warren Barguil 116 puanla lider. Bu hafta maksimum 116 puan toplanabilir ve diğer rakipleri 38, 36, 33, 28 gibi puanlarla sıralanıyorlar. Maksimum puanı toplamak zaten imkansıza yakın da, üstüne 18. etaptaki HC kategori finişini favoriler pek kimseye yedirmeyeceklerinden pratik olarak 96 puan var denebilir. Ayrıca Barguil de yerinde durmayacak, illa bir kaçışa katılıp biraz daha puan toplayarak galibiyeti garantileyecektir.
Warren Barguil puantiyeli mayosuyla etap kazanırken


Takımlar

Her etapta takımların ilk 3 sıradaki bisikletçilerinin toplam zamanı hesaplanarak oluşturulan takımlar klasmanı genelde pek izlenmez. Ama bu sene Sky ile AG2R kıran kırana kapışıyorlar bu klasmanda. Sky 9 dakika farkla önde, diğer 1 saat civarı geriden geliyor. Bunu da takip etmek lazım.

Onun dışında her takım genel klasmanda ilk 10'a girmek, mayoları veya etapları kazanmak için tura gelir. Bu noktada her takımı bu açılardan inceleyelim.

Sky: Genel klasmanda Froome ile birinci, Landa ile 6. sıradalar. Takım klasmanında birinciler. Ayrıca ilk ITT etabını Geraint Thomas ile kazandılar.
Sky treni bu sezon beyaz

Sunweb: Warren Barguil ve Michael Matthews ile toplam 2 etap kazandılar. Barguil dağların kralı klasmanında rakipsiz. Matthews ise yeşil mayo için hala iddasını sürdürüyor. İki ayrı mayoyu tek takımın kazanması ilginç olabilir. Ayrıca Barguil genel klasmanda 13. sırada, 10. sıra ile arasın 2:30 var.

Quick-Step Floors: Marcel Kittel ile 5 etap kazandılar. Buna 2 etap daha ekleyebilirler. Yeşil mayoyu Kittel büyük ihtimalle kazanacak. Ayrıca Dan Martin genel klasmanda 5. durumda ve Froome'un sadece 1:12 gerisinde.

AG2R La Mondiale: Romain Bardet 3. sırada ve takım olarak gayet güçlü gözüküyorlar. Takım klasmanında 2. sıradalar. Ayrıca yine Bardet ile 1 etap kazandılar.

Astana: Fabio Aru genel klasmanda 2. sırada. Son etaplarda liderlerini yalnız bıraktıkları söylenebilir. Ayrıca Aru ile 1 etap da kazandılar.

Cannondale-Drapac: Rigoberto Uran ile genel klasmanda 4. sıradalar ve yine Uran ile 1 etap kazandılar.

Trek-Segafredo: Contador ile genel klasmanda 9. sıradalar. Bauke Mollema ile 1 etap kazandılar.

Direct Energie: Lilian Calmejane ile 1 etap kazandılar.

FDJ: Arnaud Demare ile 1 etap kazandılar.

Bora Hansgrohe: Peter Sagan ile 1 etap kazandılar.

Orica-Scott: Simon Yates ile beyaz mayo klasmanında lider ve genel klasmanda 7.ler.

UAE Team Emirates: Louis Meintjes ile beyaz mayo klasmanında ikinci ve genel klasmanda 8.ler.

BMC: Richie Porte'yi kaybettikten sonra etap kazanmaya yöneldiler ama henüz kazanamadılar. Damiano Caruso genel klasmanda 10. durumda.

Movistar: Nairo Quintana genel klasmanda 11. durumda. Belki bir dağlık etabı kazanabilirler.

LottoNL-Jumbo: George Bennett genel klasmanda 12. durumda.

Katusha-Alpecin: Henüz bişey alamadılar. Kristoff ile sprint, Tony Martin ile ITT kazanabilirler.

Lotto-Soudal: Greipel henüz sprintte bişey yapamadı. De Gendt de etap kazanamadı.

Cofidis: Nacer Bouhanni herkesi döverse belki sprint etabı kazanabilir.

Dimension Data: Cavendish sakatlanarak yarış dışı kaldı.

Bahrain Merida: .

Wanty - Groupe Gobert: .
Fortuneo-Oscaro:
.